Arkadaşların Fotoğrafları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arkadaşların Fotoğrafları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2015 Perşembe

ABBAS YOLCU KÜRKÇÜ DÜKKANINA DÖNDÜ :)

Abant kampından döneli oldu üç gün ama ben yorgunluğu anca üzerimden atıyorum.Yazılacak çok şey, paylaşılacak güzel şeyler var lâkin ben şimdilik sevgili Yunus Yoğurtçu kardeşimin Abant kamp fotoğraflarından oluşturduğu video ile baş başa bırakacağım sizi.
Postun geri kalanını tamamlamak için sizden iki gün daha rica edeceğim.
::DİP NOT::Bu post tekrar düzenlenecektir, takipte kalınız sevgili blogcanlar :)

11 Aralık 2011 Pazar

UFUK KIRAY'ın OBJEKTİFİNDEN N.Ç.

Fotoğraf camiasının yaramaz ve muzip çocuğu olarak bildiğimiz sevgili Ufuk Kıray kardeşimiz bu defa toplumun kanayan yarası çocuk istismarı ve tecavüzünü ele aldı.Sizinle, N.Ç. davasını kendi objektifinden yorumladığı fotoğrafı ve o fotoğrafın yer aldığı Hürriyet Gazetesinin Pazar ilavesinde Sibel Arna ile yaptığı röportajı paylaşmak istiyorum.
Sizden ricam o haberi lütfen olabildiğince sosyal ağlarda ve bloglarda paylaşmanız.Çünkü bu konuda ne kadar çok ses gelirse o kadar faydası olacağına inanıyorum.
::İŞTE O FOTOĞRAF::
::RÖPORTAJIN FOTOĞRAFLA İLGİLİ KISMI::
""Gelelim N.Ç. davasına... 
- 2002’den beri süren bir dava... Üzülerek söylemeliyim ki çok geç haberim oldu. Mahkemenin kararından sonra basından ve sosyal medyadan takip ettim gelişmeleri. Özellikle mahkemenin vardığı ‘kendi rızası’ yargısına ve en alt sınırdan ceza verilerek, cezalarda indirime gidilmesini kabullenemedim. Durumun hukuka uygun olması vicdanlarımızı rahatlatmaya yetiyor mu? Bu noktada şiirin, karikatürün, öykünün, sanatın tüm dallarının beslendiği hayattan fotoğraf da payına düşeni almalıydı. Ben de hissettiklerimi fotoğrafımla anlattım.""

16 Ekim 2011 Pazar

TUĞBA KİPER

Aradan çok uzun zaman geçti sizinle fotoğraflarını beğendiğim arkadaşları tanıştırmayalı.Bu haftaki misafirim doğa tutkunu sevgili Tuğba Kiper.Henüz kendisiyle yüz yüze gelip tanışma fırsatım olmadı ama fotoğraflarını ilgiyle takip ediyorum.
Fotoğraflarının çoğunluğunu damlaların içine aldığı doğa oluşturuyor.Manzara fotoğrafları da çekiyor ama ben en çok damlaların içine sığdırdığı renkli dünyayı seviyorum.Umarım damla fotoğrafları çekmekten vazgeçmez.
Diğer fotoğraflarını da görmek isterseniz alttaki linkleri ziyaret etmenizi isteyeceğim.
http://www.anafot.net/FOTOMAKALE-48-dogaya-yakindan-bakmak
http://www.fotokritik.com/kullanici/tkiper/portfolyo/
http://www.fotoiz.com/index.php?name=uyeler/profil&file=index&profilID=9761
http://www.fotono1.com/profili.php?p=ufoto&user=11368


Ben sözü kısa kesip sizi Tuğba Hanımın fotoğraflarıyla başbaşa bırakayım en iyisi.İyi seyirler ve güzel bir Pazar günü diliyorum hepinize...



Bol fotoğraflı bir hafta sonu olsun :))

23 Ekim 2010 Cumartesi

LEVENT YAVUZ

Araya giren çeşitli telâşelerin ardından nihayet özüme dönünce blogumda özüne dönmeye başladı artık.Bu haftaki konuğum sevgili Levent Yavuz ağabeyim.
Farklı konularda fotoğrafları olsa da beni en çok çektiği portre fotoğraflar etkiliyor.Burada da en sevdiğim bir kaç fotoğrafını paylaşacağım sizinle.Yanda görmüş olduğunuz fotoğrafı nedense Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa tablosundaki kadına benzetiyorum.Ayrıca bu fotoğrafı yayın hayatına yeni başlayan ve e-dergi olarak okuyabileceğiniz 6GEN adlı fotoğraf dergisinin ilk sayısı olan EYLÜL ayı dergisine kapak fotoğrafı oldu.
Solda gördüğünüz fotoğraftaki modelin duruşunu, bakışını çok beğeniyorum.Yüzündeki mağrur ifade bana asil bir kişiliğe sahip olduğunu anlatıyor.Bu ifadedeki zenginliği anlatmakta zorlanıyorum.Hani derler ya "hükümet gibi kadın" ya da "hanımağa" diye, işte öyle bir şey...
İnsanı delip geçen bakışları, bir şeyler söylemek ister de iki dudağının arasına hapseder gibi duran yüz ifadesi...Bu fotoğrafa yaz yaz bitmez bana göre.

Özellikle çocuk ve genç fotoğraflarındaki enerji, yaşam sevinci ve agresif yapı kendini hissettiriyor.



Yerim ne yazık ki hepsini paylaşmaya imkân vermiyor.Ancak dört fotoğrafını koyabildim buraya.Ama siz onun kendi sitesine uğrayarak diğer fotoğraflarını da izleyebilirsiniz.
http://www.leventyavuz.com.tr/

15 Ağustos 2010 Pazar

MEMDUH EKİCİ

Bu hafta size; yaşadığı coğrafyayı fotoğraflarıyla bize taşıyan, kapısı her daim gönül dostlarına açık ve gönlü zengin ustamız - hocamız MEMDUH EKİCİ 'yi (mekici) tanıtacağım.

Söze onun her zaman bizlere bir düstur olarak söylediği; "fotoğrafçı yaşadığı coğrafyaya borçludur ve bu borcu ödemekle yükümlüdür.Kaybolan ve kaybolmaya yüz tutan tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkmalı ve koruyup kollamalıdır" sözleriyle başlamak istiyorum.Bu sözlerini sadece söylemekle kalmayıp aynı zamanda birebir uygulamakta.
Yaşadığı toprağın, yani Konya'nın ovalarında özgürce yelelerini savuran atları, ovadaki su birikintilerinden su içen koyun sürülerini saatlerce izleyip onların en güzel pozlarını yakalamaya çalışıyor.
Türkiye'nin nazar boncuğu Meke Gölü'nü dört mevsim fotoğraflayarak kimi zaman enfes gün batımlarını, kimi zaman da sıcaklardan buharlaşınca can çekişen halini gözler önüne seriyor.


Konya ovasında gün batımı bir başka güzel olur.Ovada yaşayan her canlı varlık gün batımı saatinde enfes silüet görüntüleri oluşturur.Tıpkı yandaki fotoğraf gibi.


 
Paylaşmayı istediğim bir dolu güzel fotoğrafı var ama burada hepsini paylaşmam mümkün değil.
Bir zahmet alttaki linkleri tıklayarak hem onu daha yakından tanıyabilir hem de diğer fotoğraflarına ulaşabilirsiniz.

8 Ağustos 2010 Pazar

ERGÜN KARADAĞ

Bu Pazar ki misafirim fotoğraf dostum sevgili Ergün Karadağ.Aslında siz onu,  benim tembellik yapıp ta ondan yardım istediğim zaman imdadıma koştuğu "İSYANIIMMM VAAAAARRRRRRRR"  ve "ÇOCUK OL(ama)MAK..." adlı yazı ve fotoğraflarından tanıyorsunuz.Ama ben yine de sizlerin onu ve diğer fotoğraflarını daha yakından tanımanızı istiyorum.Genelde siyah-beyaz fotoğrafı ve 10-20 mm. geniş açı objektif kullanmayı çok sever.Kendisi doktor olduğu için muayeneye gelen maden işçilerini çalıştıkları ortamda fotoğraflamış ve onların çalışma şartlarını göz önüne seren bir albüm oluşturmuştur.Altta görecek olduğunuz iki fotoğraf maden işçilerinin çay ve yemek molasında çekilmiş.
 
Gerek gezi amaçlı gerekse mesleği dolayısıyla gittiği yurtdışı seyahatlerinde boş durmaz,  fırsat buldukça bol bol fotoğraf çeker.Uzakdoğu gezisinden dönüşte bizi yanda gördüğünüz muzip fotoğrafla selamlamıştı :)





Soldaki fotoğrafı ise National Geographic Uluslararası Fotoğraf Yarışması Türkiye elemesinde Gezi-Kültür dalında üçüncü seçildi.
Kendisini buradan tekrar kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

Diğer fotoğraflarını görmek isterseniz alttaki linklere tıklayınız lütfen :)

1 Ağustos 2010 Pazar

YAKUP HAPYAN

Bugünkü misafirim Sayın Yakup Hapyan.Biz fotoğrafçılar onu "uzaklar" adıyla tanıdık.Ama yakından tanıyanlar (onların arasında ben de varım) onun ne kadar naif ve cana yakın biri olduğunu bilirler.Bazen uzaklarda bazen de yakınlarda çektiği izlenesi fotoğraflarıyla bizleri hayran bırakıyor.Sol üstte gördüğünüz fotoğrafı Olympos'tan.

Yandaki fotoğrafta İstanbul'luların yakından bildiği III.Ahmet Çeşmesi var.Nette araştırdığınız zaman bu çeşmenin pek çok fotoğrafıyla karşılaşabilirsiniz ama aynı tadı verir mi bilemem.
Solda görmüş olduğunuz fotoğrafı ise uzaklarda yani Hindistan'ın batı sahillerinde çekmiş.Balıkçıların denize yansıyan görüntüleri fotoğrafa daha da güzelleştirmiş.


Sağdaki fotoğrafta da Ayasofya Camiinin iç mekanı bütün haşmetiyle insanı kendine çekiyor.



Fotoğrafın altındaki açıklamada belirtilmemiş ama sanırım bir kilisenin iç mekanı olsa gerek.Beni en çok etkileyen tavandaki pencereden süzülen gün ışığının verdiği keyif.



Diğer fotoğraflarına ulaşmak için Fotokritik.Com'daki portfolyosunu ziyaret etmeniz gerekiyor.
Pazar gününü güzel geçirmeniz dileklerimle :)

25 Temmuz 2010 Pazar

KEMAL KAMİL AKÇA

Bu Pazar da sizi Kemal Kamil Akça, nam-ı diğer fotoğraf sitelerinde bilinen adıyla cikolatali_waffle ile tanıştırmak istiyorum.Fotoğraf camiası olarak onun masal dünyasından sıyrılıp gelen düş gibi fotoğraflarını büyük bir zevkle izliyor ve takip ediyoruz.Fotoğrafları düzenleme şekli ile kendine bir tarz yarattı ve bu tarz çok sevildi.

Onun fotoğraflarını izlerken kendimi bazen bir masalın içindeymişim gibi hissediyorum.Bazen de rüya görüyorum zannediyorum.Kimi zaman geçmiş yüzyıllara yolculuk yapıyorum, kimi zaman da alacakaranlık kuşağında geziniyorum.


Sizler de eğer benim gibi onun masal dünyasında gezintiye çıkmak istiyorsanız alttaki linklere tıklayıp fotoğrafların geri kalanını da izleyebilirsiniz.Ben ancak dördünü paylaşabildim sizlerle.
Facebook'taki grubunun linki burada .
Photo.net'teki sayfası ise burada.
Pazar gününüzün güzel geçmesi dileklerimle...İyi fotoğraf izlemeler :)

11 Temmuz 2010 Pazar

UFUK KIRAY

Bu Pazar günü sizinle fotoğrafa mizahi bir üslûpla yaklaşan genç arkadaşımız sevgili Ufuk Kıray 'ın portfolyosundan bir kaç örneği paylaşacağım.Diğer fotoğrafları için sizi Fotokritik.Com 'daki galerisine yönlendireceğim.
Yandaki fotoğrafı dün akşam fotokritik'teki portfolyosunda gördüm ve bizim Pamuk Prenses ne zaman bıyık bırakmış diye endişelendim biraz :)


Sağdaki fotoğrafta Acun Ilıcalı 'nın sunduğu Var mısın Yok musun adlı yarışma programını kendi gözünden yorumlamış.Ben Ufuk Kıray 'ın fotoğraflarını eğlenceli buluyorum.Pazar günü izlenebilecek komik ve bir o kadar da düşündüren fotoğraflar.
Soldaki fotoğrafta ise Elm Sokağında Kabus adlı seri korku filminin ana karakteri Freddy 'nin eline Rüyalarımız ve Yorumları adlı kitabı yerleştirmiş.Eyy Photoshop, sen nelere kadirsin.Bu fotoğraf için sevgili Ufuk Kıray 'dan bir açıklama geldi.Yorum kısmında göreceksiniz ama ben buraya da eklemek istedim bir dip not olarak :
:: "Gülter , çok teşekkür ederim. görünce mutlu oldum. Yanlız Freddy'nin Kabusu fotoğrafında,Filmin ana karakterinin eline kitap yerleştirilmiş yazmışsın fotoğrafta.
O gördüğün fotoğrafta photoshop yok gördüğün herşey model dahil tek karede çekildi :) belirtmek istedim.tekrar teşekkürler" ::
Ben de açıklama için teşekkür ederim.Sayende ben de doğrusunu öğrenmiş oldum.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

Sağda görmüş olduğunuz fotoğrafta da, Osmanlı Dönemi 'nde anlaşmazlıkları gidermek için yargı işlerine bakan ve karar veren KADI 'nın bugüne uyarlanmış halini görüyorsunuz.

Fotoğrafla ilgilenenler Ufuk Kıray 'ı Fahrettin Şankaynağı 'nın bu fotoğrafını muzip bir şekilde yorumlayıp bu halde Fahrettin Şankaynağı 'na hediye edince fotoğrafın yaramaz çocuğu olarak ilân ettiler.Bizler bu yaramaz çocuğun ürettiği muzip ve güzel fotoğrafları biliyoruz ama fotoğrafla ilgilenmeyenler de bilsin istedim.
Pazar gününüzün güzel geçmesi dileklerimle :))

5 Temmuz 2010 Pazartesi

HAİTİ SONRA...

Türk fotoğraf sanatçısı Niko Guido’nun, deprem sonrası Haiti’de çekmiş olduğu fotoğraflardan oluşan sergisi ''Haiti Sonra...''  Paris ve İzmir’den sonra İstanbul’da 6-13 Temmuz tarihleri arasında Casa Dell’Arte Galeri’de sanatseverler ile buluşuyor.Fotoğraf sanatçısı Niko Guido, arkasında 200 bin ölü, 300 bin yaralı, yüz binlerce evsiz ve arkasında kelimelerle ifade edilemeyecek bir dram bırakan Haiti depremi sonrası çektiği fotoğrafları, Ferit Düzyol’un küratörlüğünde Casa Dell’Arte Galeri’de sergileyecek. 6 Temmuz’da açılacak sergi 13 Temmuz 2010 tarihine kadar gezilebilecek. Fotoğraf satışından elde edilecek gelir Haiti’ye gönderilmek üzere Unicef’e bağışlanacaktır.

27 Haziran 2010 Pazar

SOKAK SANATLARI ATÖLYESİ

Netfotograf.Com 'dan tanıdığım genç arkadaşım Erdal Çoban 'ı ve Sokak Sanatları Atölyesi 'nden arkadaşlarıyla birlikte dün gece Okan Bayülgen'in Disko Kralı adlı programında izledim ve çok gururlandım.Başarılarının ve çalışmalarının devamını dilerim.Ben sözü fazla uzatmayacağım.
Çünkü Facebook grup sayfasındaki açıklamayı aynen buraya ekleyeceğim.Ama önce sizinle Erdal Çoban ve arkadaşlarının Canlı Heykel olarak Hasankeyf 'te gerçekleştirdikleri gösterinin fotoğraflarından birisini paylaşacağım.

''CADDELİ ZUHURİ KOLU'' 
Kaldırımlar boyu bir sultanlık bizimkisi
Yerimiz olmadığından değil taş döşeli yollara düşlerimizi serişimiz
Güzel sokakta olduğundan
ve güzeli sokakta aramaya sevdalı olduğumuzdan
Caddelerde,Bulvarlarda,Meydanlarda,Otobüslerde,Metrolarda ve Gemilerdeyiz
Biz Sokağız sokaksa Biz.
Korktuğumuz kimse yok yada altına sığındığımız bir köşe duvar
Oyuncuyuz salt ete ve kemiğe bürünmüş enstürümanlar en güzel sesi verelim diye çabamız
Belki akordu bozuklar sevmeyecek bizleri popüler kültürün yoz maskeleri yok sayacak hikayelerimizi.
Gün içinde rol'ler oynama telaşındayız
Öğretmen,Hemşire,Asker ve Öğrenci
Gün bitip eve gelince yeşillenme mevsiminde genç kızlık düşleri.
Sanatçı, sanata boğan birliktelik kardeşliği
İlk değiliz biz Ortada oynayan ustalarımız Meddahlarımız ve Hayali'lerimizin dokunuşları nefesleri ensemizde
Her alan bir Tiyatro her insan bir seyirci bizim menzilimizde
Tek ses yeter bizim olduğumuzu anlamak için
''SOKAK SANATLARI ATÖLYESİ BURADA'' 

::Ulaşmak isteyenler için web adresleri altta::
http://www.sokaksanatlari.com/
http://www.canliheykel.com/

19 Haziran 2010 Cumartesi

SERGİ HABERLERİ - 3

Fotoiz.Com'da gördüğüm üzere İstanbul'dan iki sergi haberi daha var.İkisi de fotoğraf sanatçısı Erhan Bayladı'ya ait.İlki Haziran sonunda, ikincisi ise Temmuz başında."MASAL GİBİ" adlı serginin yer ve zaman bilgilerini alta yazdım.

1- Tarih :: 21 Haziran - 30 Haziran 2010
    Yer :::: Havaalanı Airport AVM
2- Tarih :: 03 Temmuz - 11 Temmuz 2010
    Yer :::: Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi

Dip Not :: Tam olarak açılış saati belirtilmemiş ne yazık ki.

25 Mayıs 2010 Salı

ÇOCUK OL(ama)MAK...

Bu aralar bir faaliyette bulunmuyorum, fotoğraf çekmeye bile biraz mola vermiş durumdayım.Dolayısıyla buraya iki satır karalayacak herhangi bir konu da yok.Hal böyle olunca imdadıma yine fotoğrafsever arkadaşım Ergün Karadağ yetişti.Sabah facebook.com da paylaştığı bir fotoğrafı ve altına yazdığı yazıyı okuyunca çok beğendim.Kendisinden izin istedim fotoğrafı ve yazıyı paylaşmak için, sağolsun beni yine kırmadı.Ben de sizin için o fotoğrafı ve yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan burada paylaşıyorum.
Sevgili Ergün Karadağ'a teşekkürlerimle...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÇOCUK OL(ama)MAK...
Hangi kaderle, hangi umuda yol alacaksın.
Sen mi çizdin yaşayacağını, şehrin çok ötesinde,tüm çocukluğunla sen mi umutların peşine düşeceksin.
Elli metre ilerinde boy boy binaların arasında ,yarın gönderecekleri yaşam alanında , çadırında sen mi çocukluğunu yaşayacaksın...
Hangi parka kaç adım ötedesin. Hangi mutluluğun geleceğindesin.
Sen mi aldın o oyuncağı, sen mi beğendin bir çocuğun rüya düşlerini süsleyen bir oyuncakçı raflarından.
Kaç defa yeni elbise alındı, kaçını sen beğendin.Hep toplanan sunuldu sana bu kaderinde.Aynı analık ,aynı kaderin geçmişi hep yaşayamadıklarıyla kucakladı seni.Hep yaşayamadıklarını sunmak istedi sana ,kıramadı çemberini.

Kaç defa gittin lunaparka, kaç defa bindin atlı karıncaya…

Kaç defa mutlu oldun.

Ötede geçen arabalara baktın, gelecek olanları aradın hep gözlerin.
Bir gün yine birileri geldi,yine konuştular yine yağmurlu bir havada toplandı çadırınız…
Uzağa kaderine tekrar gittin.

Kaç defa kışın ortasında sıcacık bir odada yıkandın, kaç defa ısındın,kaç defa doydun.

Bulabildin mi hikayelerdeki çocukluğunu.
Yokluğun yoksulluğun ortasında, kimler düşündü senin sonranı..
Aynı kaderi yaşayanlar ne yaptı senin geleceğine.
Çocuk kalbin,sunulanı yoklukta dahi sevmen, kaderine isyan edemeyecek olman çocukluğundan.

Ne farkın var öteden.
Elin de bir bebeğin ,sıcacık kalbinin saflığı.

Yaşamın saflığında..

ya sonrası…
ERGÜN KARADAĞ

29 Nisan 2010 Perşembe

İSYANIIMMM VAAAAARRRRRRRR

Bu aralar pek çok şeye isyan edesim var.İsyan ettiğim şeyleri tek tek yazmaya da isyanım var.Ama sevgili fotoğraf sever dostumuz Ergün Karadağ'ın kendi isyanı ile ilgili paylaştığı yanda görmüş olduğunuz fotoğraf ve yazısı imdadıma yetişti.Kendisinden fotoğrafını ve yazısını burada paylaşmak için izin istedim.Sağolsun o da beni kırmayıp izin verdi.Kendisine buradan çok teşekkür ediyorum ve yazıyı noktasına virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşıyorum.
===============================================
İSYANIIMMM VAAAAARRRRRRRR

haklı.
Hem de bu yaşına rağmen.
oyuna almadıklarından herhalde isyanı var..

benimde isyanım var bugünlerde.
Hem de herşeyeee...

yağmura ,çamura,kredi kartına,arabanın biten benzinine,,seçime,düzlüğe çıkamamanın gerginliğe,oyunlara ,bizansçılara,yalan tebessümlere,sahte öpücüklere,küçük gelen örtülere,çeken kazaklara,nezaketsiz diyaloglara,umut koyup alamadıklarına,geç gelen belediye otobüsüne,komşunun tavuğuna,pişirilmeden gelen yemeğe,ayağımda oluşan nasıra,asfalt yoldaki su dolu çukura,çıkmayan lale soğanına,diyaframını ayarlayamadığım fotoğrafa,ite,kurda kuşa,rüzgara ayaza,biten tüpe,gelen elektrik faturasına,soğuyan çayaaaaa...
her gün yetiştirmeye çalışıp yığılan işlere,beklenen telefonların gelmemesine,enseme atılan buzun sırtımdan aşağıya gitmesine,benden hızlı giden zamana,çekeceğim an yerinden giden görüntüye,ilacını almayıp içmediği halde kontrole gelen hastaya,akan çatıya,biten rakıya,umut koyup alamadığım hayallerime,dar gelip çıkarmak zorunda kaldığım rugan ayakkabının unutamadığım güzelliğine,ortaya çıkmamış sevdalara,var olan sevdalardaki sorunlara, biten pipo tütününe,patlayan araba lastiğine,anlamsızca ölenlere,barıştan uzak kalanlara,yazın güneşin altında gölgelik bulamamaya,sahilde yanıp su toplayan derime,dağda yürüyüşte ayakkabımın içene kaçan taşa,ayazda üşüyen parmağıma,yaptığım tatlıyı sevmeyenlere,yağmurlu havada su birikintisinden hızlı geçen arabaya,anlamsız zamanda biten telefonun şarjzına,evde unuttuğum cüzdana,sıkıştığımda bulamadığım tuvalete,faytonların altında biriken at pisliğine,parkta bahçede köpeğini işetene,tuvaletini yaptırana,vergilerin çokluğuna,yapılan her sınava,yemekten çıkan çoraba,patlamayan el bombasına,kask takmayan motorsikletlilere,kesilip giden internete,yavaş açılan sitelere,acıkmışken servisi geç getiren garsona,ayakkabıyı boyarken ,boyayı çoraba kaçıran ayakkabı boyacısına,mola yerinde otobüsüne geç gelen yolcuya,tüm sınav öncesi günlere,kırmızıda geçen yayaya,üst geçidi kullanmayana,mağazadan malı altıktan sonraki gün gelen indirime,yokuşu tırmanırken artık yorulmama,açık unuttuğum fermuarıma,dişimin arasında kalan yeşil maydanoza,banyonun yarısında suyun kesilmesine,güzelim fotoğraf dergilerimin sayfalarını buruşturarak açanlara,daha önce onlarca kişinin karıştırdığı dergiyi satmaya çalışana,üzerine oturmayan pantolona çok yakıştı efendim diyen mağazacıya,ikramiye çıkmayan bilete,çenemin altınında traş sonrası kalan sakala,yolu bilmeyip ters şeride girmeye,fotoğraflarımda meydana gelen ışık patlamalarına,………
………
……….
……….
……......................................

............................................. ……… ………. … ..
İSYANIMMMM VAAARRRR...
 
Bir isyanımda bu çocuk kalbinden uzaklaşmama..yaşamasını istediğim güzelliklerin kıskançlığına…

ERGÜN KARADAĞ
===================================================
Bakalım bizden başka kimlerin nelere isyanı varmış bir görelim :)
DİP NOT :: Bu yazının ve fotoğrafın aslına ulaşmak isteyen buraya tıklasın lütfen.

27 Nisan 2010 Salı

BERGAMA'DAN ESİNTİLER

Yol yorgunluğu, Niğde'den bir haftalığına Antalya'ya gelen oğlumla hasret giderme derken Bergama ile ilgili yazımı ancak şimdi yazabiliyorum.Giderken yolcuğuluğum biraz sıkıntılı geçti. Çünkü Antalya-İzmir yolu yapım aşamasında olduğu için Antalya-Korkuteli arasında kalan yolu servis yoluna (yani eski yola) vermişler.Bilenler bilir ki eski yol çok virajlıdır ve otobüs te çok hızlı gittiğinden içim dışıma çıktı resmen.Bu gezi sayesinde üniversiteden arkadaşlarım olan Hurinur ve Hülya'yı da ziyaret etme fırsatım oldu.Önce İzmir'e gittim ve onları gördüm.Hep telefonla görüşüyorduk ama ne zamandır bir araya gelip sohbet etme imkânımız olmamıştı.İyi de oldu, özlemişiz birbirimizi.Kısa da olsa hasret giderebildik.Bergama'ya İzmir'den gidecek olan gruba katılmak için buluşacağımız yere Hurinur'un evi yakın olduğu için geceyi de onda geçirdim.
Ertesi sabah 06:50'de İzmir'den Bergama'ya gidecek olan arkadaşlarla buluşup yola düştük.Gidecek olanları sağdan soldan toparlayıp gidene kadar saat on buçuk falan oldu.Direkt seminerin yapıldığı salona girdik.Otelin ayrıca bir seminer salonu olmadığı için restaurant bölümünün bir kısmını seminer salonu olarak düzenlemişlerdi.
Seminere başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere çeşitli illerden yoğun bir katılım olmuştu.Ama insanlar yoldan gelir gelmez dinlenmeye bile fırsat bulamadan seminere girmek zorunda kalmıştı.Beden yorgunluğu ve yoğun seminer progmından dolayı oluşan beyin yorgunluğu bir araya gelince bazılarımızı hafiften uyku basar gibi olduğu için kendimizi otelin bahçesine attık :) Birer çay içip biraz da oksijen depolayıp tekrar salona döndük.
Seminerde Ömer Lütfü Bakan'ın portfolyosunu, Niko Guido'nun Haiti depreminden sonra yaptığı çekimleri, fotoğraf camiasında adı fotoğrafın yaramaz çocuğu olarak geçen sevgili Ufuk Kıray'ın gündemdeki olayları mizâhi bir dille anlatan fotoğraflarını, düğün ve doğum fotoğrafçılığı yapan Esra Pozan'ın paylaşımlarını, Anadolu Ajansı muhabiri Fırat Yurdakul'un haber fotoğraflarında kendine has fark yarattığı çalışmaları, Fahrettin Şankaynağı'nın Anadolu insanına ait fotoğraflarını ve en son Erdal Kınacı'nın kurgulayarak yaptığı çekimlerle hayatı ve olayları sorgulamamıza ve düşünmemize yardımcı olan fotoğraflarını izledik.Tabii her paylaşımın ardından merak edilenler soruldu, öğrenildi.Seminerde verilen aralarda çaylar içildi, yemekler yendi, sohbetler edildi.Seminer sonunda bazı dostlar geri döndü, geri kalan bizler dört otele dağılıp kalacağımız odaya yerleşebildik en sonunda.
Yemek saatine kadar biraz dinlendik.Akşam yemeğinden sonra da herkes dans edip oynarken ben de onları fotoğrafladım.Ertesi gün kahvaltıdan sonra Bergama'nın tarihi mekânlarını gezdik, yemek yedik.Ama her ne hikmetse bu defa içimde fotoğraf çekme isteğim hiç yoktu.Aşırı bir yorgunluk hissettim kendimde ve çok az fotoğraf çektim.Kızıl Bazilika'yı gezdikten sonra Çınaraltı Kahvesi'ne uğradık çay içmeye.Yorgunluktan Akropol'a kadar gitsek de ben içeri girip gezemedim bile.Dönüşte tekrar İzmir'e arkadaşımın yanına döndüm ve orada akşam yemeği yedikten sonra biraz daha sohbet ettik arkadaşımla.Sağolsun gece beni taksiye bindirip nereye gideceğimi de taksiciye tarif etti.Nilüfer Turizmin Üçyol'daki şubesinin önünde taksiden inerken cep telefonumu takside düşürmüşüm.Servise bindikten sonra farkettim.Nilüfer'in Bornova'daki servislerle gelen ve giden yolcularını indirip bindirdiği merkezine gelir gelmez hemen telefonumu takside düşürmüş olabileceğimi bildirip yardım istedim.Allah razı olsun hemen telefonumun numarasını arayıp taksiciye ulaştılar ve telefonumu Üçyol'daki şubeye ücreti karşılığı (ücretini ben karşılamış olsam bile) bırakmasını rica ettiler.Bana da endişe etmememi ve ertesi günkü otobüsle Antalya'ya göndereceklerini söylediler.Benden de gerekli bilgileri alıp beni Antalya otobüsüne bindirip uğurladılar.Ertesi gün de ben Antalya otogardan telefonumu teslim aldım.
Bergama macerasının sonuna gelmiş olduk.
DİP NOT :: Yandaki fotoğraf Serkan Aygören'e aittir.Bergama ile ilgili onun da izlenimlerini okumanızı isterim.Benimkinden daha esprili ve okuması zevkli bir yazı dili var.

9 Nisan 2010 Cuma

KENDİNE AYNA TUTMAK

İnsan doğası gereği hep mükemmel olmak ister.Onun için de çabalar durur.Bu arada yanlış da yapar, doğru da.Ama her ne hikmetse ya yanlışının birileri uyarana kadar farkına varmaz yahut ta yaptığı yanlışı geç farkeder.Arada bir kendimize, daha doğrusu yaptıklarımıza ve söylediklerimize şöyle bir geri dönüp bakmamız gerekir.Nerede yanlış yapmışız, nerede dilimizin kıvraklığının kurbanı olmuşuz.Pek çoğunuzun "elbette ki yaptıklarımızı ve söylediklerimizi sonra düşünüp, tartıyoruz" dediğinizi duyar gibiyim.Bazıları vardır ki aşırı oto kontrollüdür ve eylemlerini ve söylemlerini kırk süzgeçten geçirdikten sonra hayata geçirirler.Bu yazdıklarımı onları ayrı tutarak yazıyorum.
Aslında sözü getireceğim yer kendimle ilgili.Çuvaldızı önce kendime batırmak istiyorum.Blogumu ziyarete gelenlerin son günlerde farkettiği bir şey var. O da sosyal bir ağa  " http://networkedblogs.com/ " blogumu kaydettim ve kodu alıp bloguma yerleştirdim.Tabii ki bu arada İngilizce'yi çok iyi bilmediğim ve sözlükte de aradığım cevabı tam bulamadığım için kendi bloguma kendim hayran olmuş oldum :) İngilizce'yi iyi derecede öğrenmemiş olmama mı üzüleyim yoksa kendi kendime hayran oluşuma mı güleyim kestiremedim.Yanlışımı da çözmeyi bir türlü başaramadım.Artık kendine hayran bir blog yazarının hali nice olur şimdilik bilemiyorum.Blogumu gelip gezenler giderlerken kıs kıs gülüp dalga geçerek mi gidiyorlardır, yoksa acıyarak mı, orası meçhul.Bu işin yolunu yordamını bilen varsa bir yol göstersin Allah rızası için, ben de düştüğüm bu komik durumdan bir an önce kurtulayım.

DİP NOT :: Arşivimde bu tarz bir fotoğraf bulunmadığı için Fotokritik.com'da bulduğum bir fotoğrafı sahibinden izin isteyerek sizinle paylaşıyorum.Fotoğraf sahibi HATİCE KARAKÖSELİ'dir.Kendisine buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum.Fotoğrafın linki altta ::
http://www.fotokritik.com/1582751

31 Ocak 2008 Perşembe

KUŞLUK UYKUSU


Not::Fotoğraf CELAL TIĞLI'ya aittir.
KUŞLUK UYKUSU
Sabah ezanı okurken uyanmıştır
Namaz kılıp Allah'a dua etmek için
Uykuyu da aldığına göre
Kahvaltı etmenin vaktidir artık
Ağır aksak mutfağın yolunu tutar
Çay demleyip kahvaltı hazırlamaya
Gelin de hazırlardı kahvaltıyı ama
Ne yapsın zavallı akşama kadar
Tarlada güneşin bağrında
Çalıştığından gelinine kıyamaz
Torunlarda ayaklanmıştır erkenden
Derken çoluk boncuk
Otururlar karın doyurmaya
Kahvaltının ardından
Oğlanla gelin tarlaya çalışmaya
Çocuklar da arkadaşlarıyla
Oyun oynamaya inerler bahçeye
Eh artık pencerenin önüne oturup
Köyünün tozlu topraklı sokağından
Gelip geçen köylülerle
Çene çalmanın vakti gelmiştir
Yoldan geçenlerle hoşbeş ederken
Pencereye vuran sabah güneşinin etkisiyle
Uykusu gelen ninem oracıkta
Kuşluk uykusuna dalmıştır çoktan
GÜLTER ÖZGÜR