Önemli Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Önemli Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2013 Çarşamba

BİZİ RAHAT BIRAKIN!

Başlık, Niko Guido'nun öncülüğünde (ben her ne kadar yeterli desteği veremesem de) pek çok gönüllü kişi ve kuruluşun desteği ile açılacak serginin adı.Bu sergi ile "SAVAŞA HAYIR!" demek istiyoruz. 

Sergi, dünyada ve Türkiye'nin pek çok kentinde 23-MART-2013 tarihinde açılacak.Sergideki her fotoğraf için tiyatro sanatçıları da seslendirme yaparak destek verdi.
Sergi ile ilgili ayrıntılı bilgilere aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Facebook sayfası:

Sergiyi görmek isteyenler için adresler:

Niko Guido'nun Suru'ya yazdığı mektup:



DİP NOT :: SİZLERDEN RİCAM BU YAZIYI OLDUĞU GİBİ HERHANGİ BİR EKLEME VE ÇIKARMA YAPMADAN OLDUĞU GİBİ BLOGLARINIZDA PAYLAŞMANIZ.
NE KADAR ÇOK PAYLAŞIM YAPILIRSA O KADAR DA FAYDASI OLACAKTIR.
BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR, BAŞARACAĞIMIZA EMİNİM.GÖREYİM SİZİ BLOGCANLAR...

25 Eylül 2012 Salı

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN

HALKIN OZANI, BOZKIRIN TEZENESİ SEVGİLİ NEŞET ERTAŞ RAHMETLİ OLDU.
TOPRAĞI BOL OLSUN...


28 Mayıs 2012 Pazartesi

TEMA Vakfından Duyurudur!!! Lütfen Okuyunuz ve Paylaşınız...



Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar.
Bu sene (2012) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin.'GDO'lu olmayan, doğal tohumlarınızı poşete atmayın.. toprağa atın' 

Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün.
Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bi poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın ( yada arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır.

Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler…
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir !
Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan yada dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet...
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım…

Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Poşete koymadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler..

--------------------------------------------------------------------
Dip Not::
Sevgili Afet Ergü'nün blogundan alıntıdır.

11 Aralık 2011 Pazar

UFUK KIRAY'ın OBJEKTİFİNDEN N.Ç.

Fotoğraf camiasının yaramaz ve muzip çocuğu olarak bildiğimiz sevgili Ufuk Kıray kardeşimiz bu defa toplumun kanayan yarası çocuk istismarı ve tecavüzünü ele aldı.Sizinle, N.Ç. davasını kendi objektifinden yorumladığı fotoğrafı ve o fotoğrafın yer aldığı Hürriyet Gazetesinin Pazar ilavesinde Sibel Arna ile yaptığı röportajı paylaşmak istiyorum.
Sizden ricam o haberi lütfen olabildiğince sosyal ağlarda ve bloglarda paylaşmanız.Çünkü bu konuda ne kadar çok ses gelirse o kadar faydası olacağına inanıyorum.
::İŞTE O FOTOĞRAF::
::RÖPORTAJIN FOTOĞRAFLA İLGİLİ KISMI::
""Gelelim N.Ç. davasına... 
- 2002’den beri süren bir dava... Üzülerek söylemeliyim ki çok geç haberim oldu. Mahkemenin kararından sonra basından ve sosyal medyadan takip ettim gelişmeleri. Özellikle mahkemenin vardığı ‘kendi rızası’ yargısına ve en alt sınırdan ceza verilerek, cezalarda indirime gidilmesini kabullenemedim. Durumun hukuka uygun olması vicdanlarımızı rahatlatmaya yetiyor mu? Bu noktada şiirin, karikatürün, öykünün, sanatın tüm dallarının beslendiği hayattan fotoğraf da payına düşeni almalıydı. Ben de hissettiklerimi fotoğrafımla anlattım.""

12 Kasım 2011 Cumartesi

VAN İÇİN UMUT FOTOĞRAFLARI SERGİSİ

::paylaşacak çok şey var ama bu en önemlisi::
Özellikle İstanbul'da yaşayan sevgili blogger arkadaşlar, size sesleniyorum.
Otuz kadar fotoğraf sanatçısının Van'da yaşayanlara destek amacıyla bir araya gelip açacakları serginin haberi bu.İstanbul'da yaşayanlar için bir şans sayılır.Başka şehirlerde yaşayıp ta gitmek isteyenler olursa daha da güzel olur.Ben de imkânlarımı zorlayacağım gidebilmek için.
Lafı uzattım, sergiyle ilgili bilgiler altta::
::Sergi Mekânı::
City's Alışveriş Merkezi, Nişantaşı-İSTANBUL
::Sergi Tarihleri:: 
15-18 Kasım 2011
::Sergi Gün ve Saatleri::
Salı-Cuma 10:00-22:00
::Açılış:: 
15-Kasım Salı günü, Saat 19:30
::DİP NOT::
MÜMKÜNSE BU YAZIYI BLOGLARINIZDA PAYLAŞINIZ LÜTFEN

27 Haziran 2010 Pazar

SOKAK SANATLARI ATÖLYESİ

Netfotograf.Com 'dan tanıdığım genç arkadaşım Erdal Çoban 'ı ve Sokak Sanatları Atölyesi 'nden arkadaşlarıyla birlikte dün gece Okan Bayülgen'in Disko Kralı adlı programında izledim ve çok gururlandım.Başarılarının ve çalışmalarının devamını dilerim.Ben sözü fazla uzatmayacağım.
Çünkü Facebook grup sayfasındaki açıklamayı aynen buraya ekleyeceğim.Ama önce sizinle Erdal Çoban ve arkadaşlarının Canlı Heykel olarak Hasankeyf 'te gerçekleştirdikleri gösterinin fotoğraflarından birisini paylaşacağım.

''CADDELİ ZUHURİ KOLU'' 
Kaldırımlar boyu bir sultanlık bizimkisi
Yerimiz olmadığından değil taş döşeli yollara düşlerimizi serişimiz
Güzel sokakta olduğundan
ve güzeli sokakta aramaya sevdalı olduğumuzdan
Caddelerde,Bulvarlarda,Meydanlarda,Otobüslerde,Metrolarda ve Gemilerdeyiz
Biz Sokağız sokaksa Biz.
Korktuğumuz kimse yok yada altına sığındığımız bir köşe duvar
Oyuncuyuz salt ete ve kemiğe bürünmüş enstürümanlar en güzel sesi verelim diye çabamız
Belki akordu bozuklar sevmeyecek bizleri popüler kültürün yoz maskeleri yok sayacak hikayelerimizi.
Gün içinde rol'ler oynama telaşındayız
Öğretmen,Hemşire,Asker ve Öğrenci
Gün bitip eve gelince yeşillenme mevsiminde genç kızlık düşleri.
Sanatçı, sanata boğan birliktelik kardeşliği
İlk değiliz biz Ortada oynayan ustalarımız Meddahlarımız ve Hayali'lerimizin dokunuşları nefesleri ensemizde
Her alan bir Tiyatro her insan bir seyirci bizim menzilimizde
Tek ses yeter bizim olduğumuzu anlamak için
''SOKAK SANATLARI ATÖLYESİ BURADA'' 

::Ulaşmak isteyenler için web adresleri altta::
http://www.sokaksanatlari.com/
http://www.canliheykel.com/

30 Nisan 2009 Perşembe

Duyuru - Kot Taşlama İşçileri - Silikozis


Bu yazıyı http://www.fotoiz.com/ 'un editörlerinden Sayın Erdal Kınacı'nın yazdığı köşe yazısından aldım.Yazıyı olduğu gibi buraya aktarmak istedim.Çünkü yazıya konu olan problemin geniş kitlelere duyurularak belki çözüm bulunur diye umuyorum...
Bu yazıyı okuyanlar da lütfen kendi blog ya da sitelerinde yayınlasın.Belki kanayan yaraya melhem olur bir nebze..Konuyla ilgili link alttadır..
Bir gurup gönüllü avukat doktor sendikacı ve işçinin çok ciddi bir dram ve insan hakları ihlali karşısında gösterdikleri dayanışma ve mücadeleyi bir yıldır olabildiğince takip ettik. Toplanan görüntüleri kurguladık. Bu film dayanışma ve mücadelenin bir kaydıdır.


Petra Holzer, Selçuk Erzurumlu, Ethem Özgüven
Leyleğin yuvadan attığı yavruları; kot taşlama işçileri
İzlediğiniz her şey kadar gerçek, yaşamın vaat ettikleri kadar sıradan bir yaşamdı benimkisi…
Sizin için rakam olan, yanındaki sıfırlarla çoğalttığınız yaşamlarımızı değişim rüzgârlarına yitirdik…
Kaç bin olsun, kaç yüz daha ciddi bir kamuoyu yaratmak için bilemem ama birimizin canı, bir anlam ifade etmedikçe bizi unuttunuz…
Biz yeni düzenin değişim rüzgârlarıyız...
Soğuk esen ve insanı düzenin gerçekliği ile buz gibi çarpan…
Şimdi yaşam hikâyelerimiz yerine ölümlerimizi konuşurken yakaladık sizi…
Bir gaz odasında kaybettim yaşamı…
Değişimi vaat edenlere hizmet etmek için yola çıktığım kentin basık havasız bir atölyesinde ciğerime dolan zehirle yaşamak için çalışırken kaybettiniz beni…
Beni ölüme götüren değişim rüzgârlarıydı…
Yeni düzende herkese yer vardı, katı olmadan buharlaşan yaşamlarımız adına inandık bu vaade…
Bu vaatle avuttuk işsizlerimizi, topraksızlarımızı…
Köylerimizden kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan gencecik bedenlerimizle çıktık yola…
Zonguldak tan, Siirt ten, Erzurum dan, Tokat tan, Bingöl den, Çorum dan İstanbul a gelmiştik…
Öyle ışıklı öyle güzel caddelerden geçerek geldiğim köyümün benzeri varoşlardı…
Ekmek için, ekmeğimin peşinde Sultançiftliği nde, İkitelli de, Küçükköy de, Halkalı da, Alibeyköy de, ne 8 saat çalışmaya, ne sigortaya, ne sendikaya bakmaksızın binlerce saat çalıştık hep birlikte…
Yaşama dair hatırladım tek şeyin çalıştığım tozlu atölyede, sıcak bir ev özlemiyle gün doldurduğumdur…
Atölyede tek kanun vardı “işleri yetiştirmek için durmadan çalışmak”…
Sadece çalışmak için yaşadığımız İstanbul da gizli bir elin sakladığı değişim rüzgârının sessiz yaprakları gibi kimseye dokunmadan giden yaşamlarımızı bu rüzgâr bir kez daha savurdu…
Bilmem kaç ay dayanabildi ciğerlerim tozla karışık kum parçalarına…
Her gün daha sert esen değişim rüzgârları sanki hep bana karşı esiyordu…
Ne çok çalıştım günler boyu karanlık izbe bir atölyede…
Elime tutuşturulan bir liralık ince sarı maskenin ne faydası vardı bilemedim…
Üstelik bin kot yaptığımız günleri bilirim, ağrılarım arttı nefesim tıkandı…
Doktora gitmek için ne sigorta ne para hiçbir çare bulamadım, bir esir kampına dönmüştü yaşam…
Ve esir kampının gaz odasında yaşamımı bırakıp gidemedim, köyüme çaresizce döndüm. Bir döşekte ölüme terk edilip, o büyük ilanların altında kaldı bedenim…
Sigortasız, iş güvencesiz çalıştığım zaman boyunca başıma gelecekleri bilmedim, bildiğim zaman çaresiz, çocuklarımın gözleri önünde ölümü beklemeye başlamıştım, yavaş yavaş eriyerek…
Işıltılı şehrin güzel mağazalarına yaraşan kotları beyazlatırken, ben yavaş yavaş eridim…
Ben erirken siz bilinen markaların modası sandınız taşlanmış kotlarınızı almak için mağazalara girdiniz.
Bilemezdiniz her kotta bir yaşam vardı.
Şehirde binlerce işçi gece- gündüz birbirine karışan vardiyalarda çalışmıştık.
Yeni bir dönem açılmıştı, ihracatta rekorlar, yerli taşeronlar ve çok uluslu firmalarla esen değişim rüzgârları vardı, bizden yana esti sandık, inanmak için tek neden “ekmek”ti. Ekmek kana bulandı; kocaman reklamlar, afişler arasında emeklerimizle özdeşleşen yaşamlarımız ufacık bir yer bulabildi sütunlarda…
Değişim rüzgârıyla yelkenlerini doldurup engin denizlere açılan, tekstil atölyelerinde, tersanelerde, maden ocaklarında, dökümhanelerde, fabrikalarda binlerce faili meçhulün ardında kalan emekleriyle ihracat şampiyonu olan işadamlarına, politikacılara ve yaşananlara susarak göz yuman vatandaşlara soramadım:
Bizim yaşam nereye düşer?
Başak Ergüder

10 Şubat 2008 Pazar

ÇOCUK KİTAPLARI TOPLAMAYA YARDIM

Dün gece geç vakit arkadaşların bloglarını, sitelerini dolaşıyordum.Bu arada Eda Suner’e de uğradım ve çocuklara kitap toplamak üzere ZEYA ile birlikte bir kampanya başlattıklarını okudum.Doğal olarak bizlerden de destek bekliyorlardı.Ben de Eda' ya destek olmak için söz verdim ve bu yazıyı onlara destek olmak amacıyla yazıyorum.Lütfen sizler de aşağıdaki yazıyı bloglarınızda yayınlayarak böyle güzel bir kampanyaya destek olunuz.Yazıyı aşağıya aynen ekliyorum.

Sunay Akın’ın anlattığı çok sevdiğim bir hikaye vardır. Babası çocuğa pazar günü hayvanat bahçesine gitmek için söz vermiş ancak pazar günü televizyonun karşısında oturmak daha rahat gelmiş. Oğluna gazeteden çıkan dünya haritasını parçalara bölüp vermiş bunu doğru olarak birleştirirsen hayvanat bahçesine gideriz demiş. Nasılsa akşama kadar tamamlayamaz düşüncesiyle rahatça koltuğuna kurulmuş. 15 dakika sonra çocuk bitti baba hadi gidelim demiş. Adam bir araya gelmiş haritaya bakarak nasıl yaptığını sormuş. Çocuk da arka sayfasında bir adam resmi vardı adamı düzeltince dünya kendiliğinden düzeldi demiş.

İnsanları düzeltmenin en etkin yolu çocuğu eğitmekten geçiyor.
İmkanı olmayan çocukların daha iyi imkanlarda okumaları iç dünyalarını kitaplarla zenginleştirmeleri için yine bir kitap kampanyası başlatıyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığından onaylı ilköğretim okuma kitaplarını topluyoruz.
Bu seferlik sadece çocuk kitabı ve kırtasiye malzemesi (defter, kalem, silgi vs) topluyoruz.
Bunun için siz neler yapabilirsiniz?
-Eğer evinizde okunmuş çocuk kitapları varsa onları gönderebilirsiniz.
-Yeni kitap satın alıp gönderebilirsiniz. 1 tane bile olsa damlaya damlaya göl olur.
-Bloglarınızda ve mail listeleriniz de bu duyuruyu yayınlayabilirsiniz.
-Bu konuda ki farklı fikirlerinizi ve projelerinizi bizle paylaşabilirsiniz.
Ben kendim göndermek istiyorum veya İstanbul dışında yaşıyorum diyenler bana mail atarlarsa okulların adreslerini verebilirim.
İhtiyacı olan her okulda birer kütüphane kurulsa ne güzel olur değil mi?

İletişim:Kazım Karabekir Paşa Kültür Merkezi
Kazım Karabekir Sok.no:8
Erenköy İstanbul
Mail:
uayas@hotmail.com

Şimdiden herkese çok teşekkür ediyorum çünkü bu konuda hep birlikte harikalar yaratacağımızı biliyorum.